Tüketim toplumu oldukça can sıkıcı, adaletsiz ve içinden çıkılmaz bir hal aldı: insan ırkının yüzde 20’si dünyanın doğal kaynaklarının yüzde 86’sını tekeline almış durumda. Bu “klimalı cehennem”i genellemek imkansız, çünkü ekosistemin yenilenebilir kapasitesini çoktan aşmış
durumdayız.
Bu kötü ve baskın duruma bir son vermeli ve gezegenimizde gerçekten insan gibi yaşamayı öğrenmeliyiz. Bu sorumluluk sahibi bir hareket olduğu kadar aynı zamanda bir ütopyanın da sonucu.Yalnızca bu tek seçim özgürlük değerlerinin anlamını geri verebilir.
Yalnızca “Genel Tüketim Grevi” olasılığı bu hiç gücü olmayan, zayıflığımızla büyüyen ve her şeyi yok eden bu ezilen azınlığa gücünü geri verebilir. Genel iş grevinin mantığı 20. yüzyıl boyunca gelişip şekillendi. Fakat bugünlerde buna kim inanıyor? Genel tüketim grevi neye benziyor? Devlet ve işverenlere karşı kolektif taleplerle gerçek bir sosyal harekete dönüşebilir.
Bu grev ne basitçe yaşama biçimi ile ne de iyi hedeflenmiş bir boykotla olur, bu yalnızca kolektif bir biçimde tüketici olmayı reddetmekle gerçekleşir. İşçi grevlerinde zaman grev yapanın aleyhinedir fakat tüketim grevinde lehine işler. Üretmeyi (bu her tür işçi grevinde oldukça derin bir anlama sahiptir) reddeden işçilerin güç kaybı tüketici olmayı reddeden tüketicilerle yeniden bulunabilir.
Genel Tüketim grevi sivil itaatsizlik stratejilerinin taçlandırılmış bir zaferi olabilir. İlk olarak; tüketme emrini ihlal etmek, sistemin en kutsal ve önemli parçasını saldırıya uğratmak olacak. İkincisi; bu merkeze karşı başlatılan sosyal bir hareket olduğundan dolayı, iş verenler insan doğasına hitap eden daha legal normlar bulmaya zorlanacaklar. Bu tabii ki hazırlık, kıvraklık,
taktik ve işbirliği gerektiriyor.
Geleceğin eski tüketicileri grevi bir silah olarak kullanmayı öğrenmeliler. Her Kasım’da “Hiçbir şey Almama Günü”nü kutlama; basit talepler etrafında kolayca gerçekleştirilip sonuca gidebilen hareketler planlama; hedeflere ulaşan genel grevi anlamak ve sindirmek tutucu kapitalist sistemimizde oldukça zor. Fordizm*’de kalmaya devam ettikçe, kapitalizmin bizim günlük uzlaşmalarımıza ihtiyacı var. Bu tüketim grevinden tek çıkış yolu en zayıf halkanın kolektif baskısı.
Gelin kendimizi kandırmayı bırakalım; sistem elbette ki tepki verecek. İşverenlik kozunu kullanıp şantaj yapacak, kovmakla tehdit edecek, dükkanlar fiyatları düşürüp tüketicileri maniple edecekler. Neyse ki üretim sistemi esnek değil, ihracat ve elitler için yapılan üretim ise zaman alıyor.
Genel Tüketim Grevi diğer tüm sosyal hareketler gibi esaslı bir irade savaşına dayanıyor. Başlarda elbette ki mağlubiyet olacaktır. Aşırı tüketim kendini tekrarlayacaktır. Tohumlar ekilecek ve yavaş yavaş büyüyecektir.
Bir diğer tüketim grevi yerini alacaktır. Fakat bozgunlardan birçok şey öğrenebiliriz. Başarmanın garantisi olmayışının bırakmak için bir bahane olmadığını kabul ettiğimizden beri bu greve yapılacak itirazlar oldukça uygunsuz olacaktır.
Unutulmuş şeyleri yeniden keşfetmek için ortak aklımıza güvenelim. Nasıl tükettiğimiz hakkında düşünelim ve minimal yaşam ihtiyaçları ölçüsünde tüketelim. Bunu dinsel, etik ve otoriter bir tutumla vatandaşlık hareketi yapacak püristlere de dikkat edelim. Bu hareketin büyümesinde ve oluşmasında ortak duyarlılığa güvenelim.
13 Aralık 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder